Kafirle Dost ve Sırdaş Olmak.
Müslümanların kafirlerle dost ve sırdaş olmamalarıyla ilgili birçok ayet bilinmektedir.
Acaba bu ayetler, kafirlerle hiçbir münasebet kurulmayacağı anlamına da geliyor mu?
Eğer böyle anlaşılırsa, bir takım beşeri ilişkilerin ve devletlerarası münasebetlerin de yolu kapanmış olacaktır!
Bu yol, İslam’ın davet ve tebliğ metoduyla bağdaşmaz.
Şüphesiz burada yasaklanan dostluk, İslam ve Müslümanlar aleyhine kafirlerle işbirliği yapmaktır.
Bu işbirliği, ekonomik de olabilir, siyasi de olabilir, askeri de olabilir…
Burada önemli olan, hangi alanda olursa olsun, bu işbirliğinden İslam’ın ve Müslümanların zarar görmesidir.
***
Allah’ın Rasulü (s.a.s), Medine-i Münevvere’ye geldiği zaman orada yaşayanlarla sözleşme imzaladı.
Bunların içinde Yahudiler de vardı.
Bu sözleşme gereği, onlar dinlerinde serbest bırakıldılar.
Ayrıca, Müslümanlara karşı düşmanlık yapmamaları şartıyla, taraflardan her birinin diğerine yardım etmesine de imkan tanınmıştı.
Buna göre, gerek ayet-i kerimelerden gerekse Rasulüllah’ın uygulamalarından çıkan sonuç açıktır:
İnsanların başka dinden olmaları, Müslümanların onlara düşmanca davranmalarını gerektirmiyor.
Kafir de olsalar, Müslümanlara karşı iyi niyetli ve barışçı bir tavır içinde olanlar, Müslümanların taht-ı emanında yani emniyeti altındadırlar.
Onlarda düşmanca bir tavır olmadıkça, Müslümanlar da onlara iyi davranmak zorundadır.
Hatta, böyleleriyle iyi ilişkiler çerçevesinde İslam ve Müslümanların menfaatine olan ittifaklar içine de girebilirler.
Kur’an-ı Kerim bu ilişkiyi şu ayetlerle onaylar:
“Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik etmekten ve onlara adaletli davranmaktan menetmez. Çünkü Allah, adaletle davrananları sever.”(Mümtahine,8).
***
Hangi din ve inanca mensup olursa olsun İslam’a ve Müslümanlara karşı düşmanca tavır takınanlar ve aleyhte söz ve davranışta bulunanlarla Müslümanlar asla dost olamazlar.
Aynı ırktan olmak, aynı toprağı paylaşmak, aynı kanı taşımak, aynı nesil ve nesepten olmak durumu değiştirmez.
Hatta, en yakın akraba olmak bile taraf olmaya veya dostluk kurmaya kapı aralamaz...
İslam ve Müslümanların izzeti, her türlü asabiyetin, hısım, akraba ve hemşeriliğin üzerindedir.
Kur’an bu durumu şöyle açıklar:
“Allah’a ve ahiret gününe inanan bir toplumun –babaları, oğulları, kardeşleri, ırkdaşları da olsa- Allah’a ve elçisine düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin.”(Mücadele,22).
Düşmanlık, çok çeşitli ve farklı şekillerde kendini gösterebilir.
Hatta, dini değerleri oyun ve eğlence aracı yapmak, dalga geçmek ve alay etmek bile düşmanlık kapsamına girer:
“Ey iman edenler, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun konusu edinenleri ve kafirleri dost edinmeyin. Allah’tan korkun, eğer inanıyorsanız!”(Maide,57).
***
Müslümanların, stratejik önemi bulunan sırları kafirlerle paylaşması da, yasaklanan dostluk kapsamındadır.
Çünkü bu sırlar, adı üstünde sır olup hayati öneme haizdirler.
Müslümanları hayatını ve geleceğini ilgilendiren sırlar, kafirlerle paylaşılmaz.
Zira, kafirler asla güvenilmez, itimad edilmez kişilerdir.
Allah şöyle buyurur:
“Ey iman edenler, sizden olmayanları sırdaş edinmeyin; (çünkü) onlar, size kötülük etmekten asla geri durmaz ve sizin sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten de, kin ve öfkeleri ağızlarından taşmaktadır. Sinelerinin gizledikleri ise daha büyüktür. Size bu konudaki ayetleri açıklamış bulunuyoruz; eğer aklederseniz… Siz onları seversiniz ama onlar tüm kitaplara inansanız da sizi sevmezler.”(Al-i İmran,118-119).
***
Demek ki, onlarla dost olmayı ve sırları paylaşmayı yasaklayan ayetler; Allah’a, Peygambere ve inananlara düşman olmakla kayıtlanmaktadır.
Böyleleriyle dost olmanın cezası da; dünyada rezil, ahirette rüsvay olmaktır.
Zira bunu yapanların Allah’la ilişiği kesiktir.(Al-i İmran,28).
19 Şubat 2013 Salı habervaktim.com
twitter.com/parlakturk
facebook.com/vaktulemin
parlakturk@yahoo.com