Batı’nın taraflara “uslu olun” tavsiyesinde bulunma sahtekârlığı
Irak'ta bir buçuk milyon insanımızı katleden ve ülkeyi harabeye çeviren ABD, bu işgali de “demokrasi” için yapmıştı. Böyle bir demokrasi anlayışına sahip ABD’ye göre Mısır’daki kanlı darbe de demokrasi içindi. Oysa meşru yönetimin geri gelmesi isteğiyle, hiçbir şekilde şiddete başvurmadan sivil gösteriler düzenleyen binlerce insanı hunharca katleden kan dökücü canavarın görevden uzaklaştırdığı kişi Mısır’ın çok adaylı ve dürüst seçimle iş başına gelmiş ilk cumhurbaşkanıdır.
Bu zihniyetin Avrupa ve BM versiyonu da, anneleri kucaklarındaki bebekleriyle birlikte katleden canavara “dur” demeyip de “taraflara sükûnet çağrısı” yapması sadece ikiyüzlülük değil zulme arka çıkma ve destek politikasını kamufle etme amacıyla başvurduğu iğrenç sahtekârlıktır.
Sanki ortada ellerine silah almış çarpışan taraflar var da onlara; “Aman yapmayın, sâkin olun, birbirinizi öldürmeyin!” demek gerekiyormuş. Zaten kan dökücü canavarın bu derece cüretkâr olabilmesinin sebebi de onun vahşi katliamlarının, bir silahlı çatışmanın sonucu olarak yansıtılması ve uluslararası emperyalizmin bu yolla zalimle mazlumu, suçluyla mağduru, katille maktulü, annesinin sütünü emerken bir keskin nişancının mermisine hedef olan bebekle keskin nişancıyı aynı kefeye koyan tutumudur.
Katil canavarın “içişlerimize karışmayın” kalkanı
Çağdaş emperyalizmin, Müslüman halkların başına musallat ettiği diktatörlerin, cuntacıların, katillerin eline güya diplomatik savunma metotlarında kullanmaları üzere verdiği şu “içişlerimize karışmayın” kalkanı var ya sanki her türlü tepkiye, eleştiriye, itiraza engel. Senin tepkilerine ve itirazlarına cevap verirken; “Bu insanları ben yönetiyorum, sen ne karışıyorsun, istersem hepsini keser denize atarım bu benim içişlerim değil mi?” diye savunma hakkına bile sahip olduğunu söylemeye çalışıyor.
Müslüman halkların tepesindeki katillerin, vahşi diktatörlerin eline böyle “içişlerime karışamazsın, ben istersem Kahire'nin tamamını içindeki on yedi milyon insanla birlikte yakarım” diye savunma aracı veren Batı emperyalizmi ise Avrupa’da yaşayan Müslüman ailelerin çocuklarını ellerinden almak için bir babanın çocuğuna biraz sert davrandığı iddiasında bulunulmasını kâfi görüyor. On yaşındaki bir çocuk herhangi bir şeyden dolayı babasına kızdığı için polis karakoluna gidip “dün akşam tabakları kırdığımdan babam az kalsın beni dövecekti” diye şikâyette bulunsa, çocuğun ne kadar doğru konuştuğunun yeterince araştırılmasına bile ihtiyaç duyulmadan akşam onu bir hıristiyan aileye teslim edebiliyorlar.
Bu senin içişlerin değil, çünkü sen bir işgalci gasıpsın
Ey kan dökücü canavar! Bu senin içişlerin değil. Çünkü sen orada bir işgalci durumundasın. Mısır başta olmak üzere tüm Arap dünyasının ve İslâm âleminin baş düşmanı siyonist işgalciyle işbirliği yaparak Mısır topraklarına ve insanlarına karşı askerî operasyon düzenlenmesini isteyen, düşmana istihbarat bilgisi ve lojistik destek sağlayan bir yönetim o ülkenin yönetimi olabilir mi? Sina’yı ve hatta Kahire’yi şu an silahın gücünü kullanarak ve kanlı katliamlarla hâkimiyetini sürdürmeye çalışan cunta değil de siyonist ordu işgal etmiş olsaydı daha fazlasını yapar mıydı?
Ey kan dökücü canavar! Sen orada meşru yönetime son vermek için hukukun, vicdanın, ahlâkın ve tüm insanlığın reddettiği kanlı darbe metodunu kullanmış bir gasıpsın. Dolayısıyla bu senin değil, meşru yönetimin, onun geri gelmesini isteyen ve cuntayı kesinlikle reddettiği için meydanları dolduran halkın içişleridir. Asıl sen onların içişlerine karışma, defol git!
Olağanüstü hal halkı değil kan dökücü canavarı dört duvarın arasına kapattı
Gayri meşru cunta güya olağanüstü hal ilan ederek sokağa çıkma yasağı koydu. Ancak görüldüğü kadarıyla generaller yasağı ancak kendilerine uygulayabiliyorlar. En yakınlarındaki bir adamın bile bir komplo planıyla kendilerini tasfiye etmesinden korktukları için çalışma ofislerinin dışına çıkarken dahi ayakları titriyor. “Düşmanım bana ne yapabilir, ben cennetimi kalbimde taşıyorum!” diyen kitleler ise “Öfke Cuma’sı” için, katliamları protesto gösterileri için, ne pahasına olursa olsun gayrimeşru cuntayı kabullenmediğini göstermek için ölümü göğüsleyerek meydanları doldurmaya devam ediyorlar.
Ahmet Varol / Yeni Akit 17 Ağustos 2013 Cumartesi