• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Şükürler Olsun

MÜSLÜMANIM, mü’minim elhamdülillah… İman bana Allah’ın lütf ve ihsan etmiş olduğu en büyük nimettir. Ömrüm ölümüme, (Allah’ın lütf kerem inayet ve rahmetiyle) imanla bitişirse (günah ve isyanlarım yüzünden bir miktar ceza çeksem de) kurtulacağım inşaallah.
 
Kur’an, Sünnet, Cemaat, Sevad-ı Âzam, Cadde-i Kübrâ Müslümanıyım.
 
Allah’ı kemal sıfatlarıyla sıfatlı bilirim, noksan sıfatlardan tenzih ederim.
 
Rab olarak O’dan razıyım. Yalnız O’na ibadet ederim, yalnız O’dan yardım dilerim. Beni O yarattı, dönüşüm O’nadır.
 
Allah’ın kadim Kelamı olan Kur’an benim kitabımdır, Kitab olarak ondan razıyım.
 
Nebim ve Seyyidim âhir zaman Peygamberi Muhammed Mustafa aleyhisselamdır. O, hayatta benim için en güzel örnek ve modeldir. 
 
Dinim, Allah’ın Kur’an’da “Allah katında (hak ve makbul) din İslam’dır” buyurduğu Din-i Mübin-i İslam’dır. Din olarak İslam’dan razıyım. İslam’ın dışındaki muharref dinleri, ideolojileri, düzenleri, sistemleri,(…)izmleri kabul etmem, benimsemem. Din olarak, nizam olarak, sistem olarak, hukuk olarak İslam bana yeter.
 
Dinim İslam’dır, milletim İslam’dır, medeniyetim İslam.
 
Resulullahın (Salat ve selam olsun ona) Ashab-ı Kiramını, onlardan sonra gelen Tâbiîni, üçüncü kuşak Tebe-i Tâbiîni dinde örnek ve önder kabul ederim ve onların yolundan giderim.
 
Peygamber Efendimizin Ehl-i Beytini sever ve tutarım.
 
Bundan bin dört yüz yıl önce cereyan etmiş üzücü hadiseler dolayısıyla; Kur’anda övülmüş Ashaba dil uzatmam, olup bitenlerin hesabını ahkemülhâkimîn olan AllaüTealaya havale ederim. 
 
Din konusunda bir anlaşmazlık çıktığı zaman Sêvad-ı Âzam’a tâbi olurum.
Allahın, Resulünün, Kitabullahın, İslam’ın, Şeriatın düşmanı Deccalları, kezzabları, Süfyanları, Nemrud ve Firavunları sevmem, onlara Allah için buğz ederim.
 
Kur’an’ın, Sünnetin, Dinin, Şeriatin kesin hükümlerini bırakıp da onlara uymayan aykırı yorumlara kulak asmam.
Kesin zahir hükümler varken, bâtinî yorum yapmam, aykırı hükümler çıkartmam.
 
Yetmiş küsur bâtıl, bozuk, hatâlı fırkayı; Kurtuluş Fırkası olan Ehl-i Sünnet ve Cemaat ile bir ve eşit tutmam.
 
Bütün Müslümanlar Kur’an’da birleşsin isterim derken, Kur’an’ın doğru yorumunun Ehl-i Sünnetin yorumu olduğunu da beyan ederim.
 
Din ile dünyanın ayrılmasını kabul etmem. 
 
Dünyevîliği, sekülarizmi küfre götüren büyük sapıklık olarak görürüm.
 
Mü’minleri kardeş bilirim. Mü’min olan bir kimsenin zatına, bütününe buğz ve düşmanlık etmem; mütecahir fasıksa sadece ondaki günaha karşı olurum.
 
Allah Kur’an’da “Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” buyurmaktadır. Ben Din ve Şeriat konusunda Ümmetin bilenlerine tâbi olur, kendi kafamdan yorum yapmam, hüküm çıkartmam.
 
Fıkıh ilmi olmadan iki rekat doğru düzgün namaz kılınamayacağını bilirim ve dinimi hayata dört hak fıkıh mezhebinden birine tabi olarak uygularım. Dördü de haktır, esasta usulde temelde birdir, birbirlerini sapıklıkla suçlamazlar.
 
İnanç konusunda sapıklıklardan, mücessime, müşebbihe tuzaklarına, aşırılığa düşmekten kurtulmak ve itikadımın sahih olması için Ehl-i Sünnetin iki itikat İmamından birine (İmam Eş’arî ve İmam Mâturidî) tabi olurum.
 
Bütün mü’minlerin tek bir Ümmet olduğunu Allah Kur’anda beyan buyurmuştur. Ben de, bir Müslüman olarak Ümmet taraftarıyım.
 
Ümmetin başında, mü’minlerin kendisine biat ve itaat etmesi gereken râşid ve âdil bir Halife bulunmasının gerekli olduğunu bilirim.
 
Din konusunda, ucu Resullerin Seyyidine uzanan sahih ve kopuksuz icazetleri bulunan muttaqi ve rasih ulema ve fukahayı dinler, İslamı Kur’anı Sünneti Şeriatı muamelatı ahlâkı onlardan öğrenirim.
 
Mü’min kardeşlerimi ve (savaş hileleri dışında) insanları taqiyye ve kitman yaparak aldatmam. Resulullah efendimizin “Bizi aldatan bizden değildir” buyurmuş olduğunu hatırımdan çıkartmam.
 
Kavmimi kabilemi, ailemi sever, onlara hizmet etmek, yararlı olmak isterim ama Müslümanlar arasında ırkçılık ve ayırımcılık yapmam.
Mutezile fırkasının hatalı olduğunu, 
 
Râfiziliğin bozuk olduğunu,
 
Batinîlerin yanlış yolda olduğunu,
 
Vehhabîliğin bir bid’at fırkası olduğunu
 
Kelam ilmine istinaden iyi bilirim.
 
Mezhepler kalksın, bütün Müslümanlar Kur’an’da birleşsin sözünün temelsiz ve hayata uygulanması mümkün olmayan parlak bir edebiyat olduğunu bilirim.
 
Beş vakit namazı terk edip şehvetlerine uyanların din konusundaki talimat ve öğütlerine kulak asmam.
 
Şeriata uygun olmak şartıyla tarikatı ve tasavvuf kabul eder, evliyaur-Rahmana çok hürmet ederim.
 
Şeriata aykırı halleri olan fasık facir dall ve mudil kimseleri veli kabul etmem. 
 
Şeriata aykırı halleri olan kimselerde olağanüstü bir hal görülürse bunlara kerâmet demem, istidrac derim.
 
Mü’minlerin ve Müslümanların Allah katında derecesinin yüksekliğinin (Kur’an-ı Kerime istinaden) ancak taqva ile olduğunu bilirim.
 
İslam dininin yüksek üstün ahlak dini olduğunu; ahlaksızın (zâhiren dindâr görünse bile) gerçek dindâr olmadığını bilirim.
 
Dünya ve insanlığa selametin ancak İslâm’la, Kur’ânla, Sünnetle, Şeriatla geleceğini; başka kurtuluş, felâh ve necât yolu olmadığını aynelyakîn bilirim.
 
Müslüman olduğum için bütün azgınlıklara, ahlaksızlıklara, bilhassa lükse ve isrâfa, zinâya, ribâya, şeytânî yüksek ihtişâmlı binâlara karşıyımdır.
 
Başta Türkiye olmak üzere, bütün İslâm dünyasının birleşmesini, Birleşik İslâm Devletleri (BİD) kurulmasını isterim.
 
Tefrikaya, bölünmeye, parçalanmaya, çekişmeye yol açan bütün fitne ve fesatlara karşıyım.
 
Müslümanlara,19’uncu asırda Kafkasya’da Ruslarla mücadele etmiş büyük mücahid İmâm Şâmil hazretlerini örnek lider olarak gösteririm.
 
Din konusunda İbnSebe’leri, sarıklı Farmasonları, münâfıkları, mürâileri, iki kimliklileri, ehl-i dünyâ ulemâyı, sahte mücâhitleri önder kabul edenleri kınarım.
 
“Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır, bunların biri dışındakiler Cehennemliktir. Kurtulacak olan Fırka-i Nâciye benim ve ashabımın yolundan gidenlerdir” sahih hadisini bilirim ve bu yüzden, Fırka-i Nâciye olan Ehl-i Sünnet ve Cemaat dairesi içinde bulunmaktayım.
 
Allâh’a sonsuz hamd ü senâlar, şükürler olsun.
 
Resulullâha salât ve selâm ederim.
 
Selef-i sâlihîne du’âlar…
 
Başlangıçtan günümüze kadar gelip geçmiş bütün ulemâya, fuqâhâya, evliyâya, sâlihlere, ihlâslı hizmetkârlara, gerçek şehitlere, muhlis gâzilere selâm olsun.
 
Günahkâr da olsalar, ölümleri ömürlerine imânla bitişmiş olan herkese selâm ve du’â ederim.
 
Din-i Mübin-i İslâm’a hizmet eden halifelere, sultânlara kumandanlara, idarecilere, hâkimlere selâm…
 
Muhlislere, âbidlere, zâhidlere selâm selâm selâm…
 
Bu yazıyı İstanbul arzında kaleme aldığım için Darü’l-Hilafe’nin mânevi valisi Mihmândâr-ı Resulullâh Ebu Eyyub el-Ensarî radiyallâhu anh efendimize hâssaten selâm.
 
Osmân Gâziye, oğlu Orhân’a, Murâd Hüdâvendigâr’a… Fâtih Mehmed Hân’a… Hâtemü’l-Hulefâ Sultân Abdülhamid’e, Selâtin-i âl-i Osmânın hepsine, hepsine selâm.
 
Yakındaki ve uzaktaki, ölmüş veya sağ, kuzeydeki güneydeki doğudaki batıdaki, dillerini anladığım veya anlamadığım bütün mü’min kardeşlerime selam...
 
İmân, İslâm, Kur’ân, uhuvvet, Ehl-i Sünnet ve Cemâ’ât ne büyük nimettir bize.
 
Şükürler olsun.  M. Şevket Eygi   26.03.2017 www.habervaktim.com

  
851 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın